21 Mayıs 2014 Çarşamba

ZULÜM CEZASIZ KALMAZ

Efendimizin şu beyanı:
     “Allah, zalime mehil verir. Bir de onu yakaladı mı, artık iflah etmez.” Sonra da Allah Rasûlü sözlerine şu âyetle devam ettiler: “İşte Rabbinin yakalaması böyledir. O zalim ahaliyi böyle yakalar. Zira O’nun yakalaması çok can yakıcı, çok şiddetlidir.” (Hûd 11/102)
     Allah, zalime mehil üstüne mehil verir. Zulmedeni, kendine baş kaldıranı ve kendisine isyan edeni, hep mehillerle karşılar. Ama bir kere de yakaladı mı gayri onu iflah etmez. Demek ki, yapılan şeyler artık gayrete dokunmuş ve bir son damla gibi bardağı taşırmıştır..
  Cenab-ı Hakk’ın kâinatta câri bazı kanunları vardır. Bunlar asla değişmezler. âyeti de bize bunu anlatmaktadır. “Allah’ın yarattığında değiştirmek yoktur..” (Rûm,30/30). Bu kanunlardan biri de, zalimin Allah’ın kılıcı olma keyfiyetidir. Efendimiz bu durumu bildirirken: “Zalim Allah’ın adaletidir. Onunla intikam alır, sonra da o zalimden intikam alınır” buyurmaktadırlar.
    Zalim seyfullah’tır. Haddini bilmezlere Allah, zalimle haddini bildirir. Sonra da zalimden bir intikam alır ki, siz de şaşar kalırsınız. Zalimler, bugünkü halleriyle, gemi azıya almış gidiyorlar. Ancak sakın siz bu duruma bakıp ümitsizliğe düşmeyin. Nice “karye”lere Allah böyle mehil, müddet vermiş, ve âdeta onlara “yiyin, için, yaşayın” demiştir; ama bir de bakmışsınız derdest etmiş ve işlerini bitirmiştir.
   Şöyle etrafınıza ibretle bir bakıverseniz, arzettiklerimizin müşahhas manzaralarını siz de apaçık göreceksiniz. Sodom, Gomore ve Pompei, bunun sadece üç misali... Kimbilir daha adını bilmediğimiz veya onlar kadar ibret verici olmadığı için unutulmuş daha nice misaller var ki, hepsi de, bu ilâhî kanuna hâl dilleriyle şahidlik yapmaktadır.
   Uzağa gitmeye ne gerek var? Bir zamanlar şu üzerinde yaşadığımız topraklarda bir Devlet-i Aliyye vardı. Onun yıkılması, rüyalarda bile görülecek şey değildi. Kimsenin aklının köşesinden geçmeyen bu yıkılış, bugün ciğerleri sızlatan acı bir duygu olarak tarihin hafızasına kaydedilmekten kurtulamamıştır. Bugün, bir avuç insan, Misak-ı Millî ile hudutları çizilmiş bu küçücük ülkede varlıklarını koruma mücadelesi vermekte... Hatta haricî, dahilî şekâvet cereyanları, onlara bu kadarcık hayat hakkını bile çok görmektedir...
  ... Ve değişmeyen kanun: “ İşte Rabbinin derdest etmesi böyledir..!” Hakiki tarihçi ve içtimaiyatçılar, Cenab-ı Hakk’ın bu değişmeyen kanunundan ve onun tarih mezarlığındaki misallerinden çok istifade edecekler. Belki de bu istifadeleri onların asırlar boyu canlı kalmalarını sağlayacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder